İçeriğe git

DAÜ Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi ve Kıbrıs Türk Tabipler Birliği “İstemli Düşüğe Hukuksal ve Etik Yaklaşım” Paneli Gerçekleştirdi

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi ve Kıbrıs Türk Tabipler Birliği işbirliği ile “İstemli Düşüğe Hukuksal ve Etik Yaklaşım” konulu panel gerçekleştirdi. Üniversitelerin toplumsal sorunların farkında olan ve toplumun öncelikli sonuçlarına bilimin yol göstericiliği ile çözümler üreten kurumlar olması gerektiği inancı ile gerçekleştirilen söz konusu panel DAÜ Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nahide Gökçora’nın moderatörlüğünde gerçekleştirildi.

Panelde Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Akif İnanıcı tarafından “Bebek Ölümlerine Adli Tıbbi Yaklaşım” ve Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Tıp Etiği Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Gürkan Sert tarafından “İstemli Düşükte Etik ve Yasal Sorunlar” konularında sunumlar gerçekleştirildi.

Söz konusu panelde bazı istisnai haller dışında gebelik süresi on haftayı geçen kadınlarda, rahim tahliyesi yapılamayacağı belirtildi. Sunumlarda ayrıca yasal düzenlemelerde bildirilen, çocukta bazı hastalıkların bulunması halinde veya kadının hayatını ya da hayati organlarından birini tehdit eden durumlarda 10 haftayı geçen gebeliklerin sonlandırılabileceğine de işaret edildi. Ek olarak sunumlarda Türk Ceza Yasası kapsamında suç sonucu oluşmuş gebeliklerin 20 haftanın sonuna kadar sonlandırılabileceği ve Türkiye’de istemli düşüğün gerçekleştirilebileceği kurumlar ile ilgili düzenlemelerin bulunduğu bilgilerine de yer verildi.

Yasalarda belirlenmiş süreleri aşan ve yasalarda belirlenmiş standartlara uygun olmayan koşullarda gerçekleştirilen düşük uygulamalarının Türk Ceza Yasası kapsamında “çocuk düşürme veya çocuk düşürtme” suçları olarak tanımlandığına konuşmacılar tarafından dikkat çekildi. Konuşmacılar, yasa dışı isteyerek düşük uygulamalarının yasaların izin verdiği uygulamalar ile aynı kapsamda etik ve yasal değerlendirmelere konu olmaması gerektiğine de dikkat çekerek bu yaklaşımın kadın sağlığı ve yaşamı açısından ciddi sorunlara neden olabileceğine vurgu yaptı. Konuşmacılar yasadışı düşük uygulamalarının önüne geçilmesi için gerekli idari önlemler kadar meslek ilkelerine uygun davranışların da önemine dikkat çekti.

Panelde ayrıca, isteyerek düşük uygulamalarının yasal çerçevede, belirli standartları sağlanmış yerlerde yapılmasının ve kadınların güvenli düşük hizmetlerine ulaşılmasının sağlanması gerektiğine dikkat çekildi.  Kadın sağlığı ile ilgili uluslararası belgelerde kabul edildiği şekilde, kadınların yasal çerçevede güvenli düşük hizmetlerine ulaşabilmeleri için önlemler alma konusunda devletlere büyük sorumluluk düştüğü vurgulandı.

Panelde konuşan Kuzey Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Avukatı Feyzi Hansel yaptığı konuşmada KKTC’de istemli düşük ile ilgili ayrı bir yasal düzenlemenin yer almadığına ancak bu konuda bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekti. Panelin sonunda konuşan Adli Tıp Uzmanı Dr. İdris Deniz aynı konuya dikkat çekerek özelikle cinsel saldırı sonucu oluşan gebeliklerin sonlandırılması konusunda düzenlemeler bulunmamasından kaynaklanan sorunlara örneklere vererek, yasadaki eksikliklerin ne kadar şiddetli hissedildiğinin altını çizdi.

DAÜ Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nahide Gökçora tüm hekimler Hipokrat andında ‘önce zarar veremeyeceğim (primum non nocere)... insan hayatına ana karınan düştüğü anda saygı göstereceğim’ diyerek yemin ettiğini belirterek  yasalarda belirlenmiş süreleri aşan ve yasalarda belirlenmiş standartlara uygun olmayan koşullarda gerçekleştirilen düşük uygulamaları yasalarca suç olarak tanımlandığını vurguladı. Prof. Dr. Gökçora, sözlerine  “ancak bu gibi yasa dışı isteyerek düşük uygulamaları, yasaların izin verdiği uygulamalar ile aynı kapsamda etik ve yasal değerlendirmelere konu olmamalıdır. Bu yaklaşım kadın sağlığı ve yaşamı açısından ciddi sorunların yaşanmasına neden olabilecektir. Yasadışı düşük uygulamalarının önüne geçilmesi için gerekli idari önlemler alınmalıdır. Hekimlik mesleği ilkeleri ile bağdaşmayan bu uygulamaların önlenmesinde idari önlemler kadar meslek ilkelerine uygun davranışlar da önem taşımaktadır” şeklinde devam etti. 

Prof. Dr. Gökçora, son günlerde sadece toplumsal terör değil yasal olmayan tıbbi uygulamaların üzüntülerini yaşadıklarını belirterek istenmeyen gebeliklerin önlenmesinin yaşamsal öneme sahip olduğuna vurgu yaptı. Prof. Dr. Gökçora, bunun için kadınların ve erkeklerin cinsellik ve üreme sağlığı konusunda doğru ve yeterli bilgiye ulaşmasının sağlanması yanında, bir temel sağlık hizmeti olarak, gebeliği önleyici yöntemlerin herkes tarafından ulaşılabilir olması ve danışmanlık hizmeti ile birlikte sunulması gerektiğine de değindi. Bu iki koşulun sağlanmadığı durumda istenmeyen gebeliklerin oluşmasının kaçınınlmaz olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Gökçora gebeliği koruyucu yöntemlerin uygun biçimde kullanılması durumunda bile, istenmeyen gebeliklerin oluşmasının söz konusu olabileceğine dikkat çekti. Prof. Dr. Gökçora, isteyerek düşük hizmetlerinin bütün kadınlara, temel bir sağlık hizmeti olarak, güvenli koşullarda ulaştırılması gerektiğini belirterek isteyerek düşüğün katı yasalarla kısıtlanması, gebeliği sonlandırma konusunda son derece kararlı olabilen kadınları güvenli olmayan yöntemlere başvurmak zorunda bıraktığını ve  bu da anne sağlığının bozulmasına ve annenin ölümüne neden olduğunu aktardı.  Yüzyıllar içinde gebeliğin sonlandırılmasına yaklaşımların, gerek inançlar gerekse nüfus politikaları ile yakından ilgili olduğunu vurguladı.

Prof. Dr. Gökçora 14 Mart Tıp Bayramı ve Ankara’da Yaşanan Terör Olayları Hakkında Açıklamalarda Bulundu

Prof. Dr. Gökçora, “2016 yılında 14 Mart Tıp Bayramı buruk kutlandı...kutlanamadı.  Ankara’daki terör saldırısı ile sarsıldık.  İnsanlık suçu olan bu saldırıyı, şiddetle kınıyor ve lanetliyoruz.  14 Mart Tıp Bayramı ilk kez 1919’da İstanbul Tıp Fakültesi öğrencilerinin İngiliz işgal güçlerine karşı bir direnişi olarak kutlanmıştır.  Bugün aynı duygularla, terörü destekleyen ve oluşturan tüm güçlere karşı bir direniş sergilemeliyiz.  Kişisel veya toplumsal tüm tehditlere karşı hepimiz birlik, beraberlik ve kararlılıkla yılmadan hayatın akışını değiştirmeden hızlı çözüm üretmeye devam etmeliyiz.  İnsanlığı hiçe sayan bu güçlerin hedeflerine ulaşmalarına fırsat vermemeliyiz” şeklinde açıklamalarda bulundu.

14 Mart Tıp Bayramı 26 Mart 2016 Tarihinde Kutlanacak

Ankara’da yaşanan terör saldırıları nedeniyle ertelenen 14 Mart Tıp Bayramı, Beyaz Önlük Giydirme ve Yüksek Şeref-Şeref Sertifika Töreni 26 Mart 2016 tarihinde saat 10:00’da Rauf Raif Denktaş Kültür ve Kongre Sarayın’nda gerçekleştirilecek olan tören ile kutlanacak.